ALIŞIRSIN
Koca dünya bensizliğe alıştın ya
Her şeye alışırsın.
Kökü olanların yok oluşunda
Köksüzlüğe alışırsın
İnsanlığını unutmuşların
Canavarların mazlum edebiyatında
İnsanlığı insanlık adına
Katline alışırsın
Alışacaksın göklerin delinmesine
Suların kararmasına
Nefse kurban edilen değerlerin
Kayboluşuna alışırsın
Hemcinslerinin zincirinde kıvranan
Canların feryadında
Aç gözlü salyalı ağızların
Kan deryasında adalet dağıttığı
Coğrafyaların parçalanışına alışırsın
Her hakkın kendine mahsus
Her değer kendi tapusunda
Hakka kulluk geri planda
Kula kulluk yarışında kuyruklarda
Bekleşenlere alışırsın
Arama mazluma umut olanları
Arasan da bulamazsın
Alışman gerek bebek katillerine
Beğlik verenlere alışırsın
Koca dünyayı iki hünkâr’a az bulanlar
Göçtü bu diyardan
Onlara ihanette yarışanlara alışırsın
Alış koca dünya alış
Bozkırların kopuza hasretine
Süvarisiz atların yılkılarda
Kara yazgılarına alışırsın
Öyle bir ayna koydular ki
Önyüzünün cilasına inat
Arkasındaki zifir gecelerinin tuzağını
Görmeyenlere alışırsın
Hatta koca dünya kurtların
Çakallara esir düştüğü
Çakalların esirlere gülüştüğü
Kurt hissesini çakalların bölüştüğü
Taksimlere de alışırsın
Hepsinden acısı beğ bildiklerinin
Uşaklıkta cennet vaadine
Koşarken kalabalıklar
İmanın gayri imanda
Keramet arayışına alışırsın
Alışırsın koca dünya üflenen kavala
Sessiz kaldıkça başındaki bir kenara
Ruhuna perçinlenen çuvala
Akıllanman beklerken başka bela
Beklemeye de alışırsın
Evlatların toprağa düşerken bir bir
Gözlerde yaş cenazelerde tekbir
Sonu ne zamandır Allah bilir
Sıra sıra tabutlarda yolcular
Göndermeye alışırsın
-------------------------------------------------------
GURBET
Iraklardan esen serin rüzgâr
Yad elden sılaya bakan göz nerede
Uğultusunda bin bir sır var
Hasreti yakan yürekteki köz nerede
Zaman ince, ince dokunurken
Mektuplar gözyaşında okunurken
Okudukça felek diye yakınırken
Mevsimler kışa, vurdu yaz nerede
Bir doğu bir kuzey bir batı
Her yana sürdük al kanatlı atı
Olmaz olsun gurbetin saltanatı
Anlatmaya yetecek söz nerede
El kapısının mihnetli ağulu aşı
Çekip aldı cazibesi onca gardaşı
Kendi vatanında sırtında taş taşı
Ocaklar ayrı yandı biz nerede
Umut diye yad ellere sürüldük
En ağır işlerde öldük, dirildik
Başa geleni hep kader bildik
Kendimizi yitirdik öz nerede
Unuttuk âdeti töreyi sevgiyi
Madde bildik zamanla her şeyi
Bir türlü dönemedik ki köşeyi
Saymayı şaşırdık Elli yüz nerede
Şahin lezzeti yok aşıda varsa
Gurbetin her tarafı cennet olsa
Yad el beni atlas kefene sarsa
Bizim ellerdeki bez nerede.
11/08/2008
Yaşar ŞAHİN
---------------------------------------------------------
GİDERKEN
Giderken geriye şöyle bir baktım
Deva bulmamış yaram ortada
Hatırladım maziyi bir ışık yaktım
Ömür nihayette sıram ortada
Kendi defterimi kendim okudum
Her günü tattım yudum, yudum
Yalan dünyada nefsime uydum
Baktım ki akım karam ortada
Candan öte sevdiğim aziz bildiğim
Geride kaldı ne varsa sevdiğim
Gözlerine baktıkça kendim gördüğüm
Alperen’im, Hülya’m Merve’m Töre’m ortada
Onca yıl yastığa baş koyduğum
Deliliğime dayandı yavuklum
Sitemi de nazı da gayrı kabulüm
Hanımım bahtı karam ortada
Zor kapıdır mihnet kapısı
Kolay çatılmaz ocağın çatısı
Alın teri helal lokma hepsi
Ocağım ateşim çıram ortada
Şahin vedanın geldi mi sırası
Vatandan gayrı yoktu ki sevdası
Sılada bile çekerken gurbet havası
Hasretin kokar buram, buram ortada
24/07/08 Artova
Yaşar ŞAHİN
-------------------------------------------
ANAMA MEKTUP
Selamünaleyküm:
Can anam, anacığım
Karlı dağlardaki kucağım.
Evim, barkım bucağım.
Anam!
Üşümeyeyim diye atkı, çorap kazak
Posta dan çıktı bugün
Ne de çok zahmete girmişsin
Buralar hayalinle emeğinle dualarınla ısınacak.
Sağ ol anam…
Ne var ne yok diye soracak olursan.
Dağlarına kan bulaştı bu diyarın.
Sevgilerine nefret.
Gözünü ihanete giden yolların
Hasreti karartırken,
Beyinlerine katran akıtılan, yavruların.
Ana! Sevginden duandan,
Bizlere, buralara da lütfet.
Dağlarına kan bulaştı diyorum ya
Çobanlar çalmıyor yavuklu türküleri
Kara koyun suya eğmiyor başını
Beklemiyor ağanın esmer kızı azık taşını
Çoban yok ki anam! Sevgi ye ses katsın dilsiz kavalıyla
Ben mi Anam!
Bir benle olur mu ki
Nefretin, dorukların da poyraz olup estiği,
Kılıçların kundakta bebek kestiği
Kara delikli namluların nine ana gelin biçtiği
Hasretin, kemikleşip, mahşerleştiği diyarlarda.
Bir benle olur mu ki
Bayrağı çektim, gece ipini kesmişler
İçimden bir şeyler koptu ana.
Bayrağım toprağımla öyle kucaklaşmıştı ki
Sen geldin aklıma.
Seni düşündüm saçlarımı okşarken
Üşüdüm ana üşüdüm bayrağı mı tekrar çekerken
Üşüyorum diyorum ya bir sıcaklık geliyor ki
Ay yıldıza bakarken…..
Bir tek ağaç olsa diyorum,
Kuşlara mekân
Gözüme, beyazdan başka renk.
Ama yok ki kuşlar da yok
Aklıma köyümün yamaçları düşüyor.
Dikerim bahara okulun bahçesi ne.
Kuşlar belki ses katar çocuklarımın sesine
Gitmesin diyorum çocuklarım.
Vadilerin karanlıklarından yankılanan
Çakal seslerini kılavuz bilip
Gitmesinler memleketimin
Yüreğini delip, delip
Dağlarına kan bulaştı.
Aklım fikrim karıştı.
Büğdiz ata’ yı yad ederken
Karabekir atlılarının Kara köse hikâyesine
Abdülmecit’in, Vatan sevgisine
Kılıç gediği Kahramanlarının şahadetine
Peki, ama vadilerden gelen Çakal sesleri ne
Ana, sevgi yumakları nefreti sarıyor.
Kaleş sesleri hayallerimi zorluyor.
Zaman kendi içimde kini kusarken
Bayrak mahzun yine bu gece
Mahzunluğunda gizli bin bir hece
Gelinler bağırlarını yırtıyor
Sıra, sıra tabutlar geçince….
Ana! kaleş sesleri bölüyor geceleri
Yıldız, yıldız, işaret fişekleri.
Alıştım gayrı, Kucağındayım ya Vatanımın
Ha sen ha o
Halil Emmi geceleri nöbette
Ayaza aldırmadan, lojmanın etrafında
Haberim yokmuş gibi duruyorum.
Halil Emmi aldırmıyor kaleş seslerine
Kabul etmezken, dağlara bulaşan kanı
Paltosunun altına astığı,
Seyyar dipçik Kaleşini okşarken
Çocuklarım.
Haritayı asarken, mırıldanıyor.
Öğretmenimin aşkı diye
Vatanımın haritasını ana! vatanımın haritasını….
Küçük Maksut hep öyle diyor.
Öğretmenimin aşkı
Oysa güzel anam, benim kara sevdamın
Kendisi olduğunu bilse…
Biliyor Galiba..
Beslenmesinden almam için yalvarırken
Gözlerine baktım.
O harita benimde aşkım diyordu sanki
Ben sileceğim der gibiydi, dağlara bulaşan kanı
Ben sileceğim…
İşte anacığım, çilekeşim, sırdaşım
Oğlun; Yaşasın, diye adını YAŞAR koyduğun.
Gözünden esirgerken dağlara saldığın
Dualarınla Hakka bağladığın oğlun…
Dağlara kan bulaştı ana
Halil Emminin Maksut’umun selamındaki
Manayı düşünürken.
Umutlar yeşerdi gönlümde.
Daha bir aşkla girdim sınıfa.
Çocuklarım hep bir ağızdan,
Andımızı söylerken.
Kan bulaşan dağlarda korkudan
Titriyor çakal sürüleri..
TÜRK’ÜM,
Doğruyum,
Çalışkanım….
Yarın diyorum yarın, bir başka güzel olacak
Kaleş seslerine inat;
Yarın bir başka güzel olacak.
Ana, bayrama, nasip olursa,
Hasretini iple çekiyorum
Ellerinden, ellerlinden, ellerinden öpüyor, öpüyorum
Yaşar ŞAHİN
13/12/2006
Artova
-------------------------------------------------------------------------
Yaşar Hocamızın bu tarihi Şiirini yayınlamaktan dolayı çok mutluyuz, Videoyu tam ekranda izleyebilirsiniz bunun için yapmanız gereken videonun sağ alt köşesindeki düğmesine tıklamak, ama lütfen izlemeden önce en altta yer alan müzik kutusunun kar şeklindeki durdurma düğmesine durdurarak iki sesin aynı anda çıkmasını önleyiniz.
------------------------------------------------
KARACAÖREN
Bir gün Çomakcı tepesinden bakarken
Eskileri yad edelim Karacaören
Hasretin kor olup bağrımı yakarken
Seninle şöyle hasbi hal edelim Karacaören
Anlat bana Kellerin Hüseyin Çavuşu
Sürekçi Edip Ağayı, Asım Çavuşu
Adile nenede barınır kurdu kuşu
Herkesin adını analım Karacaören
Nasıl unutulsun balcı Faik Ağa
Kebabı sürdü mü Zeko dayı ocağa
Kokusu yayılırdı dört bucağa
Cağlardan eti çekelim Karacaören
Bel ağrısı çekerdi Mehmet şerif
Eyi ekin biçerdi Niyazi İle Hacı Arif
Poyraza bayılırız eserse hafif, hafif
Bağrımızı Deveciye verelim Karacaören
Çok çalışkandı gülüfün Memmet
Deli Tahsin gölgede yatar çekmez zahmet
Herkesi tıraş ederdi berber Mehmet
Sinekkaydı tıraş olalım Karacaören
Kırar geçirirdi gülmekten Dursun dayı
Eyi ata binerdi ağa dayı
Ağzıynan çalardı her türlü gaydayı
Topluca halaya duralım Karacaören
Komşu köylerden göç aldı onca sene
Çavuşun Ali geldi kavga bahane
Ekinleri soğuk vurdu gene
Borçları hesaba yazalım Karacaören
Nazim’in beli büküldü Seyfi erken gidince
Ziya’gilin yarısı köyü terk edince
Kellerin İbram, Mevlüt Madene göç edince
Haneleri yeniden sayalım Karacaören
Durmuş dayı hakkın rahmetine kavuştu
Bir İrfan varıdı dünyadan erken savuştu
Mürsel, Hacı Mıstık da peşine düştü
Ahirete gidenlere Fatiha salalım Karacaören
Vehbi dayı tecrübeli çoban
Sabri dede de geldi ardından
Fevzi terk etti köyü kahrından
Bursa’ ya da selam edelim Karacaören
Ankara’dadır köyün yarısından fazlası
Nasibini aldı İzmir’i Antalya’sı Bursa’sı
İstanbul suyolu Avusturya’da cabası
Viyanaya’da mektup yazalım Karacaören
Taşı meşhur idi Taştan Kayanın
Gaz yağıyı, keçiyi, çorak yolunu anın
Sesi gelir bostanlardan Sakine halanın
Eksik bırakmayıp hepsini sayalım Karacaören
Maya’nın Hacı’yı Uzun Gazi’yi
Hatırladım da geçip giden maziyi
Sulu kaya‘yı, çürük çalıyı, aşağı yazıyı
Mevki, mevki gezip görelim Karacaören
Sap kağnıları gelirdi yayladan
Tahsin Ağa uykusundan uyanmadan
Kel sıttık arabayı yüklemiş tan ağarmadan
Bağırtısını harmandan duyalım Karacaören
Kanserden gitti Ziyanın Fevzi
Çok genç götürdü Eşrefin Azizi
Adil dayının Derviş‘ede aynı yazı
Çilekeş bacım Halise‘yi de analım Karacaören
Şerefin tarlada duran kalbine
Yaşar’ın da aynı dert düştü nasibine
Yusuf’ta ameliyat oldu bu sene
Temiz havandan nasip alalım Karacaören
Anlatamadan geçemem Adem’in dereyi
Seyfi Hasan’a keskenirken övendereyi
Harun Zeyneb’in yanında bulur çareyi
Komşunun hakkını verelim Karacaören
Sayamadım hepsini arzuladım isim, isim
Kimseye kırgınlığım yok kırıldı nefsim
Ekrem Dayı Kayınpeder Şükrü, Komşu Rasim
Karanlık derede misafir olalım Karacaören
Çoğudu Kel Mücahit’in koyunu
Abdullah ile Rakibe dökerdi suyunu
Kimse çekmezdi Satılmışın Miyase‘nin huyunu
Onlara da hoşgörülü olalım Karacaören
İki acılı olay var ki anmak istemem
Nuri Efeyle, Hanım eceliyle ölmeden
Geniş dünya bize darlığı göstermeden
Yunus gibi her canlıyı sevelim Karacaören
Allah göstermesin kimseye mihneti
Anlatamadan geçemedim Fazlıyı İzameti
Garipti Eşref dayının Ahmet’i Mehmet ‘i
Osman’ı Mevlana’ya salalım Karacaören
Şahin anlatmakla bitmez Karacaören
Uzdan Peçenek’ten tarihten gelen
Bağışlasın beni de unutmuş diyen
Herkese hakkını verelim Karacaören
Yaşar ŞAHİN
16/07/2008 Artova
------------------------------------
GARİP ÇOBANIM
Gabar’dan eserken Cudi’ye samyeli
Bu gece nöbetteyim garip çobanım
Aylar var ki sıcak yatak görmeyeli
Herkese hasretteyim garip Çobanım
Havada yalnızca ateş barut kokusu
Kim bilir ilerde belki bir hain pusu
Bölünürken anamın her gece uykusu
Vurulursam cennetteyim garip Çobanım
Yalnızca sen çal çalki bizim gaydayı
Duymasın yüreğim vatandan öte sevdayı
Havan top, tüfek bozarken tatlı havayı
Vatanım için diyetteyim garip Çobanım
ŞAHİN kuzeyde Tendürek mağrur Ağrı
Toroslara, Istrancaya varmalı bu çağrı
Varmalı ki yanmasın anaların bağrı
Mehmetler için niyetteyim garip Çobanım
1991 Akdağmadeni
Yaşar ŞAHİN